"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen zamansız açılan davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin yurt içinde Total markası adı altında akdedilen bayilik sözleşmeleri ile akaryakıt ve madeni yağ ürünlerini bayiler ve satış noktaları vasıtasıyla satış ve pazarlamasını yaptığını, bu kapsamda Total markası altında bayilik faaliyetinin gerçekleştirildiğini, davalıya ödenen intifa bedelinin sözleşmenin geçersiz kılındığı 18.09.2010 tarihi sonrası dönem için sebepsiz zenginleşmeye neden olduğunu ileri sürerek intifa bedeli olarak ödenen tutarın 12.03.2009 tarihine kadar güncellenmiş değeri olan 1.226.637TL'nin bu tarihten itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; taşınmaz üzerinde davacı lehine intifa hakkı şerhi düşüldüğünü, intifa hakkı terkin edilmeden ve sözleşme feshedilmeden açılan davanın reddi gerektiğini, davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, henüz intifa hakkı terkin edilmeden dava açılmış olduğundan bahisle ödemezlik def’inde bulunduklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Birinci Kararı:
6. İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.03.2011 tarihli ve 2010/179 E., 2011/60 K. sayılı kararı ile; taraflar arasındaki akdin feshedilmediği, halen devam ettiği, davacının bu aşamada dava açmakta hukukî menfaati bulunmadığı gerekçesiyle zamansız açılan davanın reddine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne (AAÜT) göre hesaplanan 1.100TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmiştir.
Özel Daire Birinci Bozma Kararı:
7. İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 28.09.2011 tarihli ve 2011/11133 E., 2011/11621 K. sayılı kararı ile;
“…Hükmü temyiz eden davacı-karşı davalı vekilinin 13.09.2011 tarihli dilekçesi ile temyiz talebinden feragat ettiğini bildirdiği ve vekaletnamesinde feragate yetkisi olduğu anlaşıldığından temyiz talebinin vazgeçme nedeniyle reddi gerekmektedir,…” gerekçesi ile feragat nedeniyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
9. Özel Daire’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 26.04.2012 tarihli ve 2012/3016 E., 2012/7029 K. sayılı kararı ile;
“…1- Mahkemece zamansız açılan davanın reddine dair verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemize gönderilmiş ise de, yapılan inceleme sırasında sadece davacı yanın temyiz itirazlarından sonra verdiği temyiz talebinden feragatı incelenmiş, davalı yanın temyiz itirazları ise maddi hata sonucu incelenmeksizin davacı vekilinin temyizden feragatı nedeniyle temyiz isteminin reddine Dairemizce 28.09.2011 günü karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekilinin karar düzeltme istemi ile yeniden yapılan inceleme sonucu verilen kararın davalı vekilince de süresi içerisinde usulüne uygun temyiz edilmiş olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 28.09.2011 günlü davacı vekilinin feragat nedeniyle temyiz isteminin reddine dair kararının kaldırılarak, davalı vekilinin temyiz itirazları da dahil inceleme yapılması gerekmiştir.
2- Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
2a- Hükmü temyiz eden davacı vekilinin 13.09.2011 tarihli dilekçesi ile temyiz talebinden feragat ettiğini bildirdiği ve vekaletnamesindeferagata yetkisi olduğu anlaşıldığından, temyiz talebinin vazgeçme nedeniyle reddi gerekmektedir.
2b-Davalı vekilinin temyizi lehlerine eksik vekalet ücreti takdiri ve yargılama giderlerine yöneliktir.
Mahkemece, taraflar arasındaki akdin feshedilmediği ve geçerli olduğu gerekçesiyle verilen ret kararı esasa ilişkin nihai karar olup, buna göre davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin üçüncü kısmına göre hesaplanacak nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde maktu vekalet ücretine hükmolunması doğru olmadığı gibi dava reddedildiğinden davalı yanca yapılmış yargılama gideri var ise bunun da davacıdan tahsiline karar verilmesi yok ise kararda belirtilmesi gerekirken bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir,…” gerekçesiyle (1) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Özel Dairenin 28.09.2011 tarihli ve 2011/11133 E., 2011/11621 K. sayılı kararının kaldırılmasına, (2a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin feragat nedeniyle temyiz isteminin reddine, (2b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına bozulmasına karar verilmiştir.
Birinci Direnme Kararı:
11. İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.11.2012 tarihli ve 2012/194 E., 2012/221 K. sayılı kararı ile; nispi vekâlet ücretine hükmedilmesine yönelik bozma nedenine karşı HMK’nın 373/5. maddesi gereğince önceki kararda maktu vekâlet ücreti verilmesi yönünde direnilmesine, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca tayin ve takdir olunan 1.200TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan tahsiline; yargılama giderine yönelik bozma kararına ise uyulmasına karar verilmiştir.
Birinci Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu Usul Bozması:
13. Hukuk Genel Kurulunun 11.09.2013 tarihli ve 2013/19-161 E., 2013/1333 K. sayılı kararı ile;
Mahkemece usulün öngördüğü niteliklere uygun şekilde kısa karar oluşturulmadığı gerekçesiyle hüküm usulden bozulmuş, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi İkinci Kararı:
14. İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.12.2013 tarihli ve 2013/317 E., 2013/359 K. sayılı kararı ile; Hukuk Genel Kurulunun bozma kararına uyulması üzerine, her ne kadar mahkemece 05.11.2011 tarihli karar ile önceki kararda maktu vekâlet ücreti verilmesi yönünde direnme kararı verilmişse de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/19-721 E., 2013/290 K. sayılı İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/23 E., 2012/57 K. sayılı direnme kararına karşı oluşturulan aynı konudaki 27.02.2013 tarihli bozma ilamı emsal mahiyette olduğundan yeniden direnme kararı verilmesine yer olmadığına, 09.03.2011 tarihli kararın zamansız açılan davanın reddine ilişkin hüküm kısmı kesinleşmiş olmakla bu hususta yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına; davalı vekili için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 55.849,11TL nispi vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire İkinci Bozma Kararı:
15. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
16. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin15.05.2014 tarihli ve 2014/2953 E., 2014/9229 K. sayılı kararı ile;
“…Mahkemece verilen direnme kararı üzerine tesis edilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına uyulması zorunlu olup, bozma kararı çerçevesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesine uygun bir direnme kararı verilmesi usul hükümleri gereğinden olduğundan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun direnme kararını bozmasından sonra mahkemenin direnmeden vazgeçip, özel dairenin bozma kararına uymak suretiyle yeni bir hüküm oluşturması usulü müktesep hak kuralına da aykırı olduğu,…” gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozulmuş, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
İkinci Direnme Kararı:
17. İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.04.2015 tarihli ve 2015/15 E., 2015/283 sayılı kararı ile; usul ve yasaya uygun görülen Yargıtay bozma kararına uyularak zamansız açılan davanın reddine ve davalı yararına maktu vekâlet ücretine hükmedilmiştir.
İkinci Direnme Kararının Temyizi:
18. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
19. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davanın, esastan mı yoksa dava şartı yokluğu nedeniyle usulden mi reddine karar verildiği; buradan varılacak sonuca göre davalı yararına nispi vekâlet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
20. Eldeki dava Rekabet Kurulu kararı ile geçersiz hale geldiği iddia olunan bayilik sözleşmesi ve intifa hakkı süresi için davalıya verilmiş olan ivaz bedeli ile yapılan yatırımların sebepsiz zenginleşme hükümleri ve denkleştirici adalet prensibi uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
21. Mahkemece; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin tüm hükümlerinin başlangıçtaki koşullarla uygulanmaya devam ettiği, Rekabet Kurumu’nun rekabet yasağı intifa hakkı ve kira akdine ilişkin süre yönünden getirdiği kısıtlamaya dayanarak tarafların sözleşmenin koşullarını değiştirici mahiyette bir irade açıklaması ya da fiili bir uygulaması olmaksızın bireysel olarak tüm taahhütlerini yerine getirdiği aşamada, sebepsiz iktisap oluşturacak şekilde edimler arasındaki dengenin davacı aleyhine bozulduğundan bahsedilemeyeceği, dolayısıyla davacının sebepsiz iktisap kurallarına dayanarak bu aşamada dava açmakta hukukî bir menfaati bulunmadığı belirtilmiştir.
22. Rekabet Kurulu kararı ile tespit edilen sona erme tarihinden itibaren davacının yapılan masrafları ve kullanılmayan süreye isabet eden katılım payını isteme hakkı olduğu, ancak taraflar arasındaki akdin feshedilmediği ve geçerli olduğu, bu nedenle davada istenilen alacağın istenip istenemeyeceği yönünde herhangi bir araştırma yapılmaksızın, henüz davacı tarafın talep etme hakkı doğmadığından eldeki davayı açmakta hukukî yararı bulunmadığı gerekçesiyle zamansız açılan (erken açılan) davanın reddine karar verilmiştir.
23. Davanın erken açıldığı hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmamakta, uyuşmazlık ifa zamanı gelmemiş alacak için açılan davada verilen kararın niteliği ile bu bağlamda davalı yararına nispi vekâlet ücretine karar verilip verilemeyeceğine ilişkindir.
24. Önemle vurgulamak gerekir ki, bu konuda Hukuk Genel Kurulu ile Yargıtay Hukuk Daireleri arasında görüş ve uygulama farklılığı bulunduğundan yapılan başvuru üzerine içtihatların birleştirilmesi yoluna gidilmiş ve eldeki davaya esas direnme karar tarihinden sonra Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 18.02.2022 tarihli ve 2019/5 E., 2022/1 K. sayılı kararında “…İçtihadı birleştirmenin konusu ifa zamanı gelmemiş bir alacak için açılmış davanın usulden mi yoksa esastan mı reddedileceğine ilişkindir.
Temel hak ve özgürlüklerden hak arama özgürlüğünün bir tezahürü olan dava hakkı; insan haklarına saygılı bir hukuk devletinde herkese tanınmış olan ve bu çerçevede herkesin haklarını ve hukuken korunan menfaatlerini gerçekleştirmek veya korumak amacıyla mahkemeye başvurmasına imkân sağlayan bir haktır. Ancak bir davanın esasına ilişkin karar verilebilmesi için hukuken korunmaya değer bir menfaatten söz edilebiliyor olması gerekmektedir. Hukuken korunmaya değer bir menfaatin bulunmadığı, dolayısıyla dava açmakta hukukî yararın olmadığı durumlarda ise hukukî yararın bir dava şartı olması nedeniyle davanın esasına girilemez.
İfa zamanı gelmemiş bir alacak için açılan davada hukukî yararın bulunup bulunmadığı hususunda ise davacının hukukî yararından söz edilemeyeceği, keza ifa zamanından önce borcun ifasının talep edilemeyeceği, dolayısıyla alacaklının bu durumda doğmuş ve güncel bir menfaatinin bulunmadığı kabul edilmelidir.
Taraflarca kararlaştırılmamış veya işin mahiyetinden aksi anlaşamıyorsa her borç doğduğu anda muaccel olur (TBK m. 90). Ancak taraflar ifa zamanını açık veya örtülü olarak belirleyebilir, bu süreyi daha sonra uzatabilir, değiştirebilir ya da kaldırabilirler. Her halükârda borcun istenebilir hâle gelebilmesi için muaccel olması, yani kararlaştırılmış ifa zamanının gelmiş olması gerekmekte; alacaklı, ancak borcun muaccel olmasıyla borçludan ifayı isteyebilmekte ve ifanın yerine getirilmemesi hâlinde borçluyu dava edebilir hâle gelmektedir.
Yukarıdaki açıklamalardan da görüleceği üzere, ifa zamanı gelmemiş (vadesi gelmemiş, muaccel olmayan, müeccel) bir alacak için açılmış dava, erken açılmış dava niteliğinde olduğundan, bu davanın açılmasında henüz hukukî yarar bulunmamaktadır. O nedenle, HMK'nın 114/1-h bendinde dava şartlan arasında sayılan hukukî yararın bulunmadığı durumda, davanın esastan değil, HMK'nın 115/2. maddesi gereği usulden reddine karar verilmesi gerekir,…” gerekçesiyle sonuç olarak; ifa zamanı gelmemiş (vadesi gelmemiş, muaccel olmayan, müeccel) bir alacak için açılmış davada, mahkemece ifa zamanının henüz gelmediği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğine karar verilmiştir.
25. Yukarıdaki İBK uyarınca, erken açılan dava nedeniyle verilen kararın esastan değil, usulden redde ilişkin bir karar olduğu açıktır.
26. Hukukî menfaat yokluğu dava şartlarından olup, erken açılan davanın reddi esasa ilişkin değil, usule ilişkin bir ret kararıdır. Esasa ilişkin ret karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık sona erer ve hüküm kesinleşince artık o uyuşmazlık hakkında aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Oysa ki, verilen karar usule ilişkin bir karar olduğundan, söz konusu karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık sona ermiş olmayacağından usule ilişkin kararlar ile talep konusu hakkında bir karar verilemez. Davacının bu davayı tekrar açma imkanı mevcut olup, işin esasına girilmeyerek usulden ret kararı niteliği taşıdığından davalı yararına AAÜT’nin 7/2. maddesinde yazılı olduğu şekilde maktu vekâlet ücreti tayin ve takdir edilmesi gerekir.
27. O hâlde, açıklanan bu genişletilmiş gerekçe karşısında yerel mahkemece taraflar arasındaki akdin feshedilmediği, geçerli olduğu ve davacı şirketin bu aşamada dava açmakta hukukî yararı bulunmadığı gerekçesiyle zamansız açılan davanın reddine, davalı lehine maktu vekâlet ücretine hükmedilmesine dair verilen direnme kararı yasal düzenleme ve ilkelere uygun olup, yerindedir.
28. Hâl böyle olunca, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının belirtilen genişletilmiş gerekçe ve nedenlerle onanmasına karar verilmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının belirtilen genişletilmiş gerekçe ile ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.